Türk Ceza Yasası 1 Haziran 2005’te birçok maddesinde önemli değişiklikler yapılmış olarak yürürlüğü girdi. Kadınlar aleyhine olan birçok maddesi kadın örgütlerinin baskısıyla değiştirilen yasanın kadınlara neler getirdiğini anlatmak için bir dizi yazı serisi hazırladım. Bu ayki Yazımızda Yeni Yasanın Kadınlara sağladığı bir kısım düzenlemeleri kaleme aldık,devam eden aylarda Diğer düzenlemeleri de sizlerle paylaşacağım.
Yürürlükten kalkmış olan TCK; kadının vücut bütünlüğüne yönelik tecavüz ve taciz gibi cinsel şiddet içeren suçları, birey - insan olarak kadına yöneltilmiş eylemler olarak değerlendirmiyordu. Cinsel şiddet içeren suçların, öncelikle, toplumun, genel ahlak ve adabını rencide ettiğini kabul ediyordu. Bu nedenle de bu tür suçları, ‘Topluma Karşı Suçlar’ başlığı altında ele alıyordu. Yeni TCK, bu yaklaşımı reddederek, cinsel suçlarda korunması gereken değerin, toplumsal ahlak, gelenek ve göreneklerden önce, öncelikle bir insan olarak kadının kendisi ve onun vücut bütünlüğü olduğunu kabul etmiştir. Bu nedenle anılan suçlar, Yeni TCK’de ‘Kişilere Karşı Suçlar’ ana başlığı altına alınmış bulunuyor. Bu suç grubu, yasada, “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar” alt başlığı ile yer alıyor Yeni TCK, “Cinsel Dokunulmazlığı”, kişilerin vücudu üzerinde, rızaları dışında cinsel davranışlarda bulunularak beden bütünlüklerinin ihlali olarak tanımlamaktadır. “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar”, TCK’nın, 102,103,104 ve 105. maddelerinde yer almıştır. Yeni TCK’nın, ‘bireyin vücut bütünlüğünü koruma’ amacını birinci sıraya almış olması nedeni ile eski yasamızda “ırza tecavüz ve ırza tasaddi” olarak anılan eylemler, yukarıdaki maddelerde ‘cinsel saldırı’ olarak ifade edilmekte ve cinsel davranışlarla, bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlal eden kişi cezalandırılmaktadır.
Cinsel saldırı suçlarının oluşabilmesi için aranan önemli koşul, bu suçu oluşturan eylemlerin, mağdurların isteği dışında ve zorla ya da aldatma ile gerçekleştirilmiş olmasıdır. (TCK:102-103) Yasamız, cinsel saldırıyı; “Cinsel arzuları tatmin amacına yönelik fakat cinsel ilişkiye varmayan davranışlarla, bir kişinin vücut dokunulmazlığını ihlal etme” olarak tanımlamaktadır. Bu eylemin, şehevi arzularla yapılmış olması yeterlidir. Bu suçun oluşması için şehevi arzuların fiilen tatmini aranmaz. Bu tür eylemleri yapanlar, mağdurların şikayeti üzerine hapis cezası alırlar. (TCK:102/1)
Cinsel saldırı fiili; “Mağdurun vücuduna organ ya da başka bir cismin sokulması yolu ile işlenirse” suçun nitelikli halinin oluştuğu kabul edilir. Burada dikkat çekici olan nokta, nitelikli cinsel saldırı suçunun kabulü için yalnızca cinsel ilişkinin gerçekleşmesinin aranmamasıdır. Vücuda, vajinal, anal ya da oral yoldan herhangi bir cismin ithali de bu suçu oluştur. Ayrıca bu suçun oluşması için, beden bütünlüğüne yapılan saldırının, cinsel arzuların tatmini amacı taşıması şart olarak kabul edilmez. Bu suçlarda, eylemci, hapis cezasına mahkum olabilir. (TCK:102/2)
Cinsel saldırı fiilleri; Beden ve ruh bakımından kendisini savunamayacak kişiye karşı, Kamu görevi ya da hizmet ilişkisinin sağladığı gücü kötüye kullanarak, 3. derece dahil kan ve kayın hısımlığı ilişkisi olan kişiye karşı, Silahla veya birden çok kişi tarafından birlikte işlenirse, eylemciye verilecek ceza yarı oranında artırılır.
Cinsel saldırı sırasında, direncin kırılmasına neden olacak cebir kullanılmışsa, bu şiddet eylemi nedeni ile ayrıca ceza verilir. İşlenen suç nedeni ile mağdurun beden ya da ruh sağlığının bozulması halinde, eylemciye 10 yıldan az olmamak üzere ceza verilir.Cinsel saldırı nedeni ile mağdurun ölümü ya da bitkisel yaşama girmesi durumunda, eylemci, ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum olur
Cinsel saldırı eyleminin, evlilik birliği içinde gerçekleşmesi de suç olarak düzenlenmiştir.Ancak burada Takibi şikayete bağlı bir suç olarak kabul etmiştir. Yani evlilik birliği içinde rızası dışında Eşiyle birlikte olan Kocanın eleminin,Kadın tarafından Şikayet edilmesi halinde dava açılmaktadır.Şikayetin vaki olmaması halinde Savcılık Makamı re’sen harekete geçmemektedir.Hukuk sistemimize yeni girmiş olan bu suç türü, yasamızın, bireyi, her koşulda şiddete karşı koruma kararlılığının bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Yasaların bize verdiği hakları kullanmaktan çekinmemeliyiz. (TCK:102/2)
Eski TCK’da, yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, cinsel saldırı ya da kız-kadın kaçırma suçlarında “etkin pişmanlık” adı verilen, suçun mağdurunu korumak yerine, suçluyu korumaya alan bir düzenleme bulunuyordu; Cinsel saldırıda bulunan ya da kız kaçıranın mağdurla evlenmesi halinde cezası 5 yıl süre ile ertelenmiş oluyordu. Beş yıl süre ile evlilik birliğinin sürmesi halinde de eylemcinin cezası ortadan kaldırılıyordu. Kadını, kendisine tecavüz eden ya da zor kullanarak kaçıranla evlendirip cezalandıran ve onun yaşamını adeta zindana çeviren, psikolojik rahatsızlar yaşatan ve hatta Anne olmak kutsiyetini tecavüzcüsüyle yaşatan bu uygulamanın insan haklarının korunması ile uzaktan yakından ilgisi yoktu. Bu uygulamada mağdur, suçlu, suçlu ise ödüllenen durumunda bulunuyordu. Yeni yasamızda, tecavüze uğrayan genç kızların tecavüzcüsü ile evlenmesi halinde tecavüz edenin cezadan kurtarılmasına olanak sağlayan bu hukuka aykırı düzenleme kaldırıldı.
Bütün bu düzenlemeler her şeyden önce Kadının toplumda bir birey bir insan olarak varlığının korunması amacına önemli katkılar sağlamakta, kadının kendisine uygulanan fiziksel ve manevi şiddete yasalar çerçevesinde karşı koymasına yardımcı olmaktadır.Ancak bu faydanın daha etkin sağlanabilmesi için yasaların varlığı tek başına yeterli değildir toplumu oluşturan bireylerin yasaların kendisine sağladığı hakları kullanmak konusunda bilinçli,duyarlı ve cesaretli olması da şarttır.
Daha insanca yaşadığımız bir dünyayı, yine insanlar kuracaktır. Dergimizin Diğer sayılarında tekrar görüşmek dileğiyle 09.06.2014
Avukat
Hatice YILDIZ
Ankara Barosu