ÇOCUKLA KİŞİSEL İLİŞKİ

Daha önceki sayılarımızda sırasıyla anlaşmalı boşanma ve evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle çekişmeli boşanma konularından bahsetmiştik. Eşler boşandıktan sonra aklımıza bir takım sorular gelmektedir. Eğer var ise çocukların durumu ne olacaktır? Velayet kendisine verilmeyen tarafın çocukla kişisel ilişki kurmasının şartları neler olacaktır?

Eşler boşanma sürecine girdiklerinde, aralarındaki fiili ilişki sona ermektedir. Her iki tarafın tek düşüncesi ödenecek olan nafakanın miktarı, maddi ve manevi tazminatın ne kadar olacağı ve malların ne şekilde paylaşılacağı hususudur. Ancak, çocuklarla anne veya baba arasında duygusal bağın devam ettiği her iki tarafın da aklına gelmemektedir. Her ne kadar eşler boşanmış olsa da müşterek çocuğun sağlıklı bir şekilde yetiştirilmesi gerekmektedir. Çocukların sağlıklı bir şekilde yetişebilmesi için anne veya babası ile olan duygusal bağın hiçbir şekilde kopmaması gerekmektedir. Bu bağın  kopmamasını sağlayabilecek etmen, çocuklarla anne veya babanın birbirlerine yabancı olmamaları, analık, babalık ve evlat sevgisinin tatmini ile sevinçleri ve hüzünleri birlikte paylaşmalarıdır.

Boşanma kararı ile birlikte çocuğun velayet hakkının anne veya babadan birine bırakılması halinde, velayet hakkı verilmeyen tarafın, çocukla nasıl ve ne şekilde kişisel ilişki kuracağı mahkemece belirlenir. Çocuklar ile anne baba arasında kişisel ilişki kurulurken, çocuğun yararı ve güvenliğinin ön planda tutulması gerektiği için, kişisel ilişki kararında çocuğun özelliklerine göre; kişisel ilişkinin süresi, kişilere göre yeri ve zamanının da mahkemece belirlenmesi gerekir.

Medeni Kanunun 182.maddesi, açıkça, mahkemenin ana ve babanın boşanmasına ve ayrılığına karar verirken, çocukla kişisel ilişkilerini de düzenleyeceğini öngörmektedir. Bununla birlikte Medeni Kanunun 323.maddesine göre; “Ana ve babadan her biri, velayeti altında bulunmayan veya kendisine bırakılmayan çocuk ile uygun kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkına sahiptir.” Çünkü Velayet hakkı kendisine verilmeyen tarafın çocuğunu görmesi, onunla vakit geçirmesi, çocuğu ile arasındaki duygusal bağı devam ettirmesi en doğal hakkıdır.

Mevzuatımız, çocuğun anne ya da babası ile olan kişisel ilişkisinin sınırlarını, çocuğu korumayı amaçlayarak belirlemiştir. Çocukla kişisel ilişkinin sınırlarını belirleyen madde (TMK m.324/I) metnine göre; “Ana babadan her biri, diğerinin çocuk ile kişisel ilişkisini zedelemekten, çocuğun eğitilmesi ve yetiştirilmesini engellemekten kaçınmakla yükümlüdür”. Bu durum çocuğun velayeti kendisine verilen tarafın bir yükümlülüğüdür. Bu yükümlülüğe aykırı davranmanın yaptırımı ise Medeni Kanunun 324.maddesinin II.fıkrasında düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre; “Kişisel ilişki nedeniyle çocuğun huzuru tehlikeye girer veya ana ve baba haklarını kullanırken diğerinin çocukla kişisel ilişkisini zedelerse ya da çocuğun eğitilmesi ve yetiştirilmesini engellerse veya çocuk ile ciddi olarak ilgilenmezler ya da diğer önemli nedenler varsa, kişisel ilişki kurma hakları reddedilebilir veya kendilerinden alınabilir.”

Mevzuat hükümleri doğrultusunda her şey sistematik bir şekilde işliyor gibi görünmektedir. Ancak, günlük hayatta işleyiş bu kadar kolay değildir. Kişisel ilişkinin kurulması kararlaştırılan gün ve saatlerde velayet kendisinde olan taraf çocuğu teslim etmekten kaçınmaktadır. Bu davranışının sebebi, sosyal baskı, aile fertlerinin telkinleri, diğer tarafın çocuğu götürüp bir daha getirmeyeceği yönündeki korkuları, gibi sebepler olabilir.

Velayet hakkı kendisinde olan taraf, ilamda hüküm altına alınan şekilde diğer tarafın çocukla kişisel ilişki kurmasına engel olursa, diğer tarafın ilamlı icra takibinde bulunabileceği İcra ve İflas Kanunu m.25/a hükmünde açıkça düzenlenmiştir. Söz konusu hükme göre, “Çocukla şahsi münasebetlerin düzenlenmesine dair ilam hükmünün yerine getirilmesi talebi üzerine icra memuru, küçüğün ilam hükümleri dairesinde lehine hüküm verilen tarafla şahsi münasebette bulunmasına mani olunmamasını; aksi halde ilam hükmünün zorla yerine getirileceğini borçluya 24 üncü maddede yazılı şekilde bir icra emri ile tebliğ eder. Bu emirde ilam hükmüne aykırı hareketin 341 inci maddedeki cezayı müstelzim olduğu da yazılır (f. 1). Borçlu bu emri tutmazsa ilam hükmü zorla yerine getirilir. Borçlu alacaklının şikâyeti üzerine ayrıca 341 inci maddeye göre cezalandırılır (f. 2)”. Bu hüküm dışında ayrıca İcra ve İflas Kanunu m. 25/ b hükmü, hem çocuk teslimi hem de çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin olarak ortak bir düzenlemedir. Bu hükme göre, çocuk teslimine ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin ilamların icrasında uzman bulundurulması öngörülmüştür.

İcra ve İflas Kanunundaki hükümlerden anlaşılacağı üzere, çocuk kendisine gösterilmeyen taraf, bir uzman(Pedagog, psikiyatrist vb.) bulundurmak suretiyle icra memurları eşliğinde çocuk ile kişisel ilişki kurabilir. Uygulamada kimi zaman “Uzmanla gelmediği sürece çocuğumu göstermem.” cümleleri ile karşılaşılmaktadır. Bu durum velayet hakkının kötüye kullanılması halidir. Çocuk ile kişisel ilişki kurulmasının bir uzman eşliğinde icra memurları ile birlikte yapılması çocuk için son derece sakıncalıdır. Anne ya da baba sevgisini tam anlamıyla kavrayamayan çocuğun bir anda hiç tanımadığı kişiler eşliğinde anne ya da babası ile vakit geçirmesi çocuğun psikolojisini alt üst etmektedir. Toplumsal hayatta birçok sorunu olan çocukların, anne babası ayrılmış olan, anne ya da babası ile kişisel ilişkisi bozuk olan çocukların oluşturduğu gerçeğinin göz önünde bulundurulması gerekmektedir.

Velayet hakkı kendisinde olan tarafın, ilamda hüküm altına alınan şekilde diğer tarafın çocukla kişisel ilişki kurmasına yardımcı olma yükümlülüğü bulunmakta iken, zorluk çıkararak çocuğun icra memurları vasıtasıyla görülmesine sebep olması bir anne ya da babanın çocuğuna yapabileceği en büyük kötülüktür. Henüz zihinsel gelişiminin başındaki çocuklarla icra dairesi vasıtasıyla ilişki kurulmasının, sürece kolluk kuvvetlerinin de müdahil olmasının, çocuk üzerinde birtakım olumsuz etkileri olacağı muhakkaktır. Eşler, anlaşamayıp ayrılmış olabilir. Buna engel herhangi bir durum bulunmamaktadır. Ancak, müşterek bir çocuk varsa, eşlerin birbirlerine olan kırgınlığı ve küslüğü bir süreliğine unutması gerekir. Eski karı-koca olmaktan ziyade iki medeni insan gibi hareket etmelidirler. Velayet hakkı kendisinde bulunan kişinin, diğer tarafın çocuğu ile kişisel ilişki kurmasına yardımcı olması en önemli vazifesidir. Kendi egosu uğruna vazifesinin gereklerini ihmal etmemelidir.

Anne ya da baba olmanın amacı sağlıklı, mutlu ve hayırlı evlatlar yetiştirmektedir. Bunu birlikte başaramıyorsak, ayrı yaşayarak başarabiliriz. Bunu başarmanın tek yolu ise çocuklarımız ile olan ilişkilerimize aracıların (İcra memuru, uzman vs.) dâhil edilmemesidir.

’Çocuklar icra yoluyla teslim edilmesin’

Sevgiyle kalın…

             Avukat                                            Avukat

       Hatice YILDIZ                                 Zeki AKARSU

Marka & Patent Vekili

    Test

    Form Gönderimi

    Tamam

    YILDIZ & EROĞLU HUKUK BÜROSU

    • Eskişehir Yolu Mustafa Kemal Mahallesi 2159 Sokak 8-2 Ankara
    • +90 312 232 16 90
    • info@yildizeroglu.com